Modern politik teorinin güncel krizi, politik tahayyülümüzde
köklü bir değişiklik arayışını da beraberinde getirdi. Bu arayışa bir yanıt
olarak Virno, klasik politik felsefenin Hobbesçu “halk” kavramına karşıt
olarak, Spinoza'nın “çokluk” kavramına dikkat çeker. Çoklukta, temsili olmayan
ve devletsiz bir toplumsal-politik varoluş tarzının olanaklarını bulur. Klasik
politik teorinin temsil, halk, devlet ve egemenlik gibi kurucu öğelerinin hepsi
de Bir ve Çok'un ilişkisinin belli bir kavranışına dayanır. Her durumda Bir,
tekilliklerin içinde buharlaşarak yok olduğu merkezcil bir hareketin nihai
çıktısıdır. Oysa Virno çoklukta, atomlaştırılmış bireylerden çok daha karmaşık
farklılaşmalara izin vermesiyle, devletin birliğinden daha evrensel olan bir birlik
görür. Çokluk, insanlığın bilişsel, dilsel, duygusal, politik ve üretici
güçlerinden oluşan, sürekli edim halindeki ortak olandır. Nitekim zihinsel
faaliyet, politik eylem ve emek arasındaki sınırları ortadan kaldıran
post-Fordist emeğin yaşam biçimi tam da böyle bir varlık tarzı olarak çokluğu
yansıtmaktadır. 21. yüzyılın politik öznellikleri yaşam biçimlerindeki dönüşüme
denk düşen yeni bir dile ihtiyaç duymaktadır. Çokluğun Grameri, bu dilin
kıtasını bize tanıtan adeta bir etik-politika sözlüğüdür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder